19 Ocak 2010 Salı

KOKULARIN KARDEŞLİĞİ....



Ev ile yol arasındaki çatışmada geçer hayat; macera ile huzur arasında,
kapıdan geçenin ardından gitmek ile evin içinde duranla durmak arasında... Sonra
gün geliyor, bir kişi çıkıyor ortaya. Hem yolun hem evin oluyor; hem maceran hem
huzurun, kapıdan geçenin ve evde duranın oluyor. Evin içinde bir soluk, yastıkta
bir iz, kendi kokuna karışmış bir koku, yanında durunca farkına bile varmadan
elini tuttuğun biri oluyor. Evin içinde, hiç de 'şiirsel' olmayan bir anda
odadan odaya geçişini seviyorsun misal, onu bilişini seviyorsun, bilinmeyi...
Kokun kokusuna kardeş oluyor ve gün içinde ne olursa ona anlatmayı geçiriyorsun
kafandan daha olurken, her ne oluyorsa. Sonra, günün sonunda onunla kalıyorsun.
Gitmiyorsun. Aşk mı bu şimdi? Sevgi mi? Alışmak mı? Artık onu da pek
önemsemiyorsun...